Türkiye’nin 1974 yılında Kıbrıs’a düzenlediği askerî müdahale, tarih kitaplarında ve diplomatik belgelerde “Kıbrıs Barış Harekâtı” olarak anılmaktadır. Bu müdahale, sadece askeri bir operasyon değil; aynı zamanda bir uluslararası kriz, bir garantör ülkenin yükümlülüğü ve Kıbrıs Türk halkı için bir güvenlik adımı olarak yorumlanmaktadır.
Tarihsel Arka Plan:
Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960 yılında Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık'ın garantörlüğü altında bağımsızlığını ilan etti. Ancak, 15 Temmuz 1974'te Yunanistan’daki askeri cunta destekli EOKA-B örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe yaptı ve adayı Yunanistan’a bağlama girişiminde bulundu. Bu gelişme, 1960 Garanti Antlaşması'nın 4. maddesi kapsamında Türkiye’ye tek taraflı müdahale hakkı tanıdı.
⚖️ Hukuki Gerekçe:
Türkiye, uluslararası hukukta yer alan Garanti Antlaşması’na dayanarak 20 Temmuz 1974’te "Barış Harekâtı" adıyla Kıbrıs’a askerî müdahalede bulundu. Harekâtın amacı, adada anayasal düzeni yeniden tesis etmek ve Kıbrıs Türklerinin güvenliğini sağlamaktı. Bu müdahale, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 353, 354 ve 355 sayılı kararları ile de tartışmaya açıldı; ancak Türkiye kendi yükümlülüğünü yerine getirdiğini savundu.
????️ Askeri Operasyonun Detayları:
Harekât iki aşamada gerçekleşti:
I. Aşama (20 Temmuz 1974): Türk Silahlı Kuvvetleri, Girne kıyılarından adaya çıkartma yaptı.
II. Aşama (14 Ağustos 1974): Lefkoşa, Mağusa ve civar bölgelerde Türk kuvvetleri ilerleyerek adanın kuzeyini kontrol altına aldı.
️ Akademik ve Uluslararası Yorumlar:
Fahir Armaoğlu gibi Türk tarihçileri, müdahaleyi ulusal güvenliğin gereği olarak değerlendirirken;
Baskın Oran gibi akademisyenler, müdahalenin uluslararası alandaki etkilerini ve diplomatik boyutlarını tartışır.
Christopher Hitchens gibi Batılı yazarlar ise olayları daha eleştirel bir pencereden yorumlamışlardır.
Kaynaklar:
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Arşivleri
Genelkurmay ATASE Yayınları
Birleşmiş Milletler Resmî Kararları
“Kıbrıs Barış Harekâtı” - Fahir Armaoğlu
“Cyprus: Hostage to History” - Christopher Hitchens