Yeni düzenlemeye göre;
Bakanlar Kurulu'na (Cumhurbaşkanı'na) matrah ve oran değişikliği yetkisi genişletildi.
Böylece, araç fiyatlarındaki değişkenliğe göre ÖTV oranlarının yeniden ayarlanması mümkün hale geldi.
Özellikle yerli üretimi teşvik eden ve düşük karbon salınımı olan araçları destekleyen bir vergi politikası hedefleniyor.
Ekonomistler, bu değişikliğin kısa vadede bazı araçlarda fiyat düşüşüne, bazı modellerde ise artışa yol açabileceğini belirtiyor. Otomotiv sektörü temsilcileri ise özellikle sıfır araç piyasasında canlanma bekliyor.
Elektrikli Araçlar Öne Çıkıyor
Yasa kapsamında elektrikli otomobillerin ÖTV oranlarında da düzenleme yapılabilecek. Bu, hem çevreci ulaşımın yaygınlaştırılması hem de yerli üretim elektrikli araçların, özellikle TOGG’un daha rekabetçi fiyatla sunulması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Vatandaş Ne Beklemeli?
Uzmanlara göre vatandaşlar, özellikle 1600 cc altı ve belirli fiyat aralığındaki araçlarda fiyat avantajı elde edebilir. Ancak ithal ve lüks segmentteki araçlarda fiyatlar sabit kalabilir hatta artabilir.
İRT Haber | Ekonomi Servisi
Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz…
HABER ANALİZ
Otomobilde ÖTV Matrahını Düşürmek Devlete Daha Fazla Kazanç Sağlar mı?
Türkiye’de otomobil fiyatlarının neredeyse yarısını oluşturan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), uzun süredir hem kamu gelirlerinin önemli bir kalemi hem de tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Son yıllarda araç fiyatlarıyla birlikte ÖTV matrahı da güncellendi; ancak bu güncellemeler genellikle yukarı yönlü, yani vergi yükünü artırıcı yönde gerçekleşti. Bu noktada kamuoyunda sıkça dile getirilen bir öneri dikkat çekiyor: Acaba ÖTV matrahını artırmak yerine düşürmek, devletin gelirlerini daha da artırmaz mı?
Bu sorunun arkasında yatan temel mantık, “yüksek vergi, düşük satış” sarmalıdır. Türkiye'de otomobil satışlarının önemli ölçüde ÖTV politikalarına bağlı olduğu biliniyor. Çok yüksek vergi oranları nedeniyle otomobil fiyatları erişilmez hale gelirken, vatandaşlar ya araç satın almayı erteliyor ya da ikinci el piyasaya yöneliyor. Böylece sıfır araç satışları sınırlı kalıyor ve vergi tahsilatı da az gerçekleşiyor. Oysa vergi oranı veya matrah düşürülse, otomobil satışlarında ciddi bir artış yaşanabilir.
Vergi gelirlerini artırmanın yalnızca oran yükseltmekle değil, vergi tabanını genişletmekle de mümkün olduğunu unutmamak gerekiyor. Satılmayan bir aracın ÖTV’si de yoktur. Ancak daha fazla sayıda araç satıldığında, daha düşük birim vergiden daha yüksek toplam gelir elde edilebilir. Bu durum, Laffer Eğrisi ile açıklanan bir ekonomik gerçekliğe dayanır: Vergi oranı belli bir noktayı geçince, oranı artırmak gelirleri artırmaz, tam tersine azaltır.
Ayrıca, otomobil piyasası sadece ÖTV’den ibaret değil. Sıfır araç satıldığında KDV, trafik tescil ücretleri, sigorta gelirleri, akaryakıt tüketim vergileri ve bakım-onarım hizmetlerinden doğan dolaylı vergiler gibi pek çok kalemde de devlet gelir elde eder. Yani bir aracın trafiğe çıkması, sadece ÖTV değil, geniş bir vergi zincirini de harekete geçirir. Bu nedenle, araç satışı teşvik edildiğinde devletin genel gelir kompozisyonu da olumlu yönde etkilenir.
Ek olarak, düşük matrah politikası özellikle yerli üretimi teşvik eder. Daha erişilebilir fiyatlı yerli araçlar, ithalatı dengeleyerek cari açığın azalmasına da katkı sağlar. Böylece sadece vergi geliri değil, makroekonomik denge açısından da kazanç sağlanmış olur.
Sonuç olarak, ÖTV matrahını artırmak kısa vadede daha fazla gelir gibi görünse de uzun vadede satışları azaltarak devletin toplam kazancını düşürebilir. Oysa matrahı düşürerek daha çok aracı erişilebilir kılmak, hem halkı otomobile kavuşturur hem de kamu gelirlerini sürdürülebilir bir zemine oturtabilir. Türkiye için en akılcı yol, vergi oranlarıyla değil, ekonomik hacimle kazanç sağlamak olacaktır.









